Hüzün, iyi insan yapıyor hepsini

HÜZÜN İYİ İNSAN YAPIYOR HEPSİNİ

 

                Hep, o ağacın altından kalkardı köyün cenazeleri. O ağacın dili olsaydı da konuşsaydı. Kalın gövdesi kaç yüz cenazeyi yollamıştı bilinmez. Dili olsa da konuşsaydı. Belki Dedenin dedesi bile aynı noktadan son yolculuğuna uğurlanmıştı. Kaderin her tonunu kucaklamıştı, mevsimlerin her tonunda. Ah talihsiz görünen ağaç. Senin kaderinde âşıkları dinlemek, çocuk koşturmacalarına şahitlik etmek, piknik neşelerine şemsiye olmak, düğün alaylarının geçişini görmek de olabilirdi hani. Ama bahtına musallaya gölgelik etmek vardı. Ama üzülme! En azından egzoz dumanı solumuyorsun.  Bu da bir düğün alayı sayılır, tersinden bakınca. İnsanlar o anda kötülük de düşünmüyorlar. Hüzün, iyi insan yapıyor hepsini kısacık sürede de olsa. İyisinden bakarsan yüzleri sana dönük hüzünlü emojilerin efkârlı başları. Sıra sıra dizilmiş saflarda disiplin var en azından. İnsanoğlu bir noktada sıralı ve disiplinli. En azından bir iki dakikacık.

 

                O anda, herkesi iyi biliyor oluyorlar, hep bir ağızdan. Bilirkişilik iyiliği emrediyor. Konuşmalar kısık sesle. Kısa bir nasihat da dinliyor ağaççık. Sonra hep beraber yolcu omuzlanıyor ve ağacın altı boşalıyor. Bu tekrar, çok fazla olmuyor. Çünkü insan sayısı az bu köyde. Sonra ağaç, hiçbir şey olmamış gibi kuşlara açıyor gövdesini. Kışın da tek tük son yolcu misafiri ağırlanıyor. Ama bu sefer yapraksız ve yalın. Yolcusu gibi. Her zamankinden daha sessiz. Dilsiz olmayı öğretir gibi yolcusuna. Damarlarından su çekilmiş, yeşilsiz ve yalın. Yazın yaprak ve tohumlarıyla, kışın yere dökülen kabukları ile uğurluyor yolcusunu. Kendisine ne zaman bir son gelecek bilinmez. Ne kadar süre daha bu yolculuklara şahitlik edecek, hüzünlerin iyi yaptığı insanların o anlarına şahitlik edecek muamma. Altında ağaç selfisi çeken az. Az be az ürkütücü. Diğer irili ufaklı ağaç, bu heybetli son yolcu uğurlayıcısını kıskanmıyor değil. Dalcıklarını ona sürtmek için uzun bir uğraş veriyor. Kalın ve yaşlı gövdede kışlayan böcek türü de ona göre değişiyor. İrili ufaklı çatlakların içi böcekler için yıldızlı lokanta. Huzuru hissettiren bir konfor. Kemirgenlerin korkusuz rüyası.

 

                Bu ağacın çetelesinde her yaştan ve cinsiyetten yolculuk hikâyeleri olduğu aşikâr. Dili olsa da konuşsa. Kaç yüz bavulsuzu terminalde indirdi ve indirecek, onu da toprağın kudreti belirleyecek. Geldikleri yerin aynı olduğunu bildiği insanoğluna gülerek ve fısıldayarak. Sonsuzluğa alınan bileti son yolcuyla paylaşarak.  Belki de kıs kıs gülerek. Ey ağaç, dünyanın yaşını biliyor musun? Tohumunun tohumu kaç devir geçirerek buraya dikildi. Atalarının kaderinde ıssız bir dağ başında kurda kuşa arkadaşlık etmek vardı belki de. Sen yine de şanslısın. Çünkü hüznün iyi yaptığı insanları ağırlıyorsun sessizce.

 

                Yerini değiştirmek mi istiyorsun? Sanki kulağıma öyle bir fısıltı geldi. Bilemem! Ama zannetmiyorum. Sen de yerini değiştirenlerden olmak mı istiyorsun. Ama köklerin dayanmaz buna. Ne kadar çıplak ve özgür dirensen de hayata, hayat köklerin güneşi görmeye dayanamaz. Çünkü yıllarca karanlıkla arkadaş ettiler toprağın kucağında. Gövdeni besleyecek, yapraklarına hayat verecek o can damarlarına gıda taşıyacak besinleri o karanlıkta toprak anadan sömürdüler.

 

                Sen güneşe selam verdin mi, bil ki hayat seni de bu son yolcular gibi uğurlayacak.  Tıpkı biraz sonra aynı duyguyu paylaşacak yolcuların gibi. Giden gelmiyor çünkü. Köklerinde güneşi görmek isterler de, bil ki bu onların son nefes alışları olacak. Oksijensiz kalan bir balık, süresi biten son bir yolculuk gibi.

 

                Sen hüznün iyi ettiği insanlarla hasbihale devam et.

 

Etiketler : İnanç Özgen
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.